Bu eser Türklerin menşeine dair bir eserdir.
Çingiz Han sülalesinden Havarezmli Arab Muhammed Han oğlu Ebu'l-Gazi
Bahadır Han tarafından H.1074/M.1664 tarihinde yazılmıştır.
Bahadır Han, bir padişah olduğu halde milletinden liyakatli birini
bulamadığından ve neslin zayi olmaması hususundaki hassasiyetinden
dolayı, bu eseri bizzat yazmıştır. Mukaddimesinde diyor ki: "Hiç kimse
zannetmesin ki, ben bu kitabı kendi neslimi yükseltmek için, hakikati
bozarak yazdım. Zaten Hakk beni mümtaz yaratmıştır, buna ihtiyacım
yoktur. Ben bütün hakikati olduğu gibi yazdım.
Tanrı bana özel olarak üç şey verdi:
1-Askerlik fenni, kanun ve nizamları, orduya kumanda etmek sanatı, bir
orduyu yürütmek ve harp nizamına sokmak, dostlar ve düşmanlarla
söyleşmek;
2-Her türlü şiir ile Türk, Arap ve Acem dillerini;
3-Moğolistan, Turan, İran ve Arabistan'da hüküm süren padişahların tarihini bilmek.
İran, Irak ve Hindistan'da benim kadar şair yok dersem yalan söylemem;
fakat gezdiğim ve ahvalini işittiğim yerlerin hiç birisinde Müslüman
veya kâfir, benim gibi asker görmedim ve duymadım".
Hive Hanları arasında en ünlüsü kabul edilen Ebu'l Gazi Bahadır Han,
aynı zamanda şair, âlim ve tabiptir. Tıp konusunda Menâfîül Însân adlı
bir eser kaleme almış olan Ebu'l Gazi Bahadır Han'ın çok daha meşhur ve
halen kaynak olarak önemi yadsınamaz iki eseri ise Türk tarihi ile
ilgili
Şecere-i Terakime ve Şecere-i Türk'tür.